En Güvenilir İslam Blogu

Bakara 20. ayet


            BAKARA 20- Neredeyse şimşek gözlerinin ışığını kapıverecek. Etrafı aydınlattığı zaman yürürler. Karanlık çökünce kalıverirler. Allah isteseydi onların kulaklarını ve gözlerini giderirdi. Allahın her şeye gücü yeter.

(Az kalsın şimşek, gözlerini kapıp alıverecek Her ne zaman onları aydınlatırsa, ışığında yürürler.) Üçüncü bir başlangıç cümlesidir. Sanki şöyle diyen kişiye cevaptır: 'Şimşeğin açılıp gizlenme hallerinde ne yapıyorlar?' Bu cümle, yani 'Her ne zaman onları aydınlatırsa' tabiri, münafıklar üzerine işin şiddetinin ve onda bulunan şiddet sebebiyle yağmura tutulanlardaki şiddetli hayretin temsilidir. Bu cümle hallerin hakikatten tafsili içindir.

(Üzerlerine kararınca dikilip kalırlar.)

(Şayet Allah dileseydi elbette onların kulaklarını ve gözlerini giderirdi) Mana şöyle olur: "Allahu Teala kulaklarını ve gözlerini gidermeyi dileseydi elbette bu ikisini giderirdi"

Şayet Allah gök gürültüsünün şiddetiyle kulaklarını, şimşeğin parıltısıyla gözlerini gidermeyi dileseydi elbette bu ikisini giderirdi.

Bu ayette şart manasının bulunmasının faydası kulaklarının ve gözlerinin giderilmesine mani olan şeyin açıklanmasıdır ve bunların tesir sebebleri Allahın dilemesiyle şartlanmıştır. Hem de bunların varlığı, sebeblerine bağlanmış kudretiyle meydana gelicidir.

(Muhakkak Allahü Teâlâ her şeye gücü yetendir) Biz ehlisünnete göre شَيْءٍ = “Şey” mevcut olana aittir bir lafızdır.

Bizim ile Mutezile mezhebi arasındaki ihtilaf hariçte sabit olmak ve karar kılmak hakkındadır, yoksa شَيْءٍ lafzını söylemek hakkında değildir. Zira bu durum lügatle alakalı bir bahis olup nakillere müracaatla halledilir. Bu makamda biz bir takım açıklamalardan kurtulamayız. Deriz ki: bize göre "şey" lafzı sadece mevcut olan şey üzerine söylenir. Dolayısıyla her bir şey mevcuttur, her mevcutta şeydir.

قَدِيرْ ve قَادِرْ kelimelerinin manası, kudret sahibi olandır. Fakat قَدِيرْ kelimesinde daha fazla mübalağa vardır.

Kudret: güç yetirilen şeyler ile alakalandığı vakitte tesir eden, iradeye/dilemeye uygun bir sıfattır. Bu tarifle ilim, bundan hariç kalır. Zira ilmin makduratta/güç yetirilen şeylerde tesiri yoktur. Her ne kadar kudretin tesiri ona bağlamış olsa da.

Bizim kudretimizin tesir edici olmadığına delil şudur ki: şayet kulun işi kendi kudreti ve onda bulunan tesiri ile olsa Allahın kudretine gerek kalmazdı. Hâlbuki bütün işler Allahü Tealanın kudretiyle vakidir. Ayrıca Allahü Teâlâ bütün mümkinat üzerine kadirdir. Allahın kudretinin bütün mümkinat üzerine kadir olduğuna delil şudur ki, Allahın zatı bu kudreti gerektiricidir. Onun kudretini doğrulayan şey şu mümkinattır/mahlukattır. Bazı şeylere kadir olması hepsine kadir olduğuna delildir. "Her şey üzere kadirdir" Cümlesinin manası, her mümkinat üzerine kadir demektir. Çünkü vacib ve muhal olan üzerine kudret tealluk etmez. Ehlisünnetin görüşünde, yok olan şey mevcut olmadığından ona da kudret alaka kurmaz. Bu mesele - Allahın kudreti mümkinatın tamamına yaygın olması- kelam ilminin büyük meselelerindendir.

Bil ki bu aslı pek çok bozuk mezhebler inkâr ettiler. Bunlar- dan felsefeciler derler ki: Allahu Teala hakiki tek olandır. Ondan iki eser ortaya çıkmaz. Ondan ilk defa sadır olan akıldır, diğerleri akıl dan ortaya çıkar. Buna cevap olarak deriz ki, tek olandan ancak tek olan şey ortaya çıkar sözünü men ederiz, doğru bulmayız.

Sabi'iler derki: yıldızlar hadiselerin deveran işini bulundukları mevzi ve mekanlarında tedbir ederler, mevsimlerin ve yıldızların doğduğu yerlerin değişmesi buna şahitlik eder. Bunlara cevap olarak yıldızların deveran etmesi, bir şeyin meydana gelmesinde sebeb olamaz. Özellikle sadette ve şekavette olan kişilerde hiçbir tesiri olmaz. Akli ile nakli deliller şahittir ki bir şeyin varlığında tesir edici sadece Allahtır. Bazılarıda der ki: Allahu Teala şerri yaratmaya kadir değildir. Bunlara cevap veririz ki Allahu Teala hayırları ve şerleri yaratıcıdır. Şerri yaratmaktan dolayı Allaha şer işleyici ismi verilmez. Zira bu durumda ekseri işlerinin şer olması vehm edilir veya dinimizde böyle bir isim Allah için mevcut değildir. Zira Allahu Tealanın isimleri şeriatın bildirmesiyledir.

Mutezileden olan Nazzam ve tabileri derki: Allahu Teâlâ çirkin şeyi yapmaya kadir olamaz, zira çirkin olduğunu bilmesiyle onu yapması ahmaklık olur, bilmeden yapması cehalet olur. Her iki durum noksanlık olup bundan Allahı tenzih etmek vacibtir. Buna cevaben deriz ki: Allaha nisbetle çirkinlik yoktur. Zira herşey onun mülküdür. Onun için mülkünde dilediği şekilde, istediği şekilde tasarruf etme hakkı vardır.

Denildi ki, insanın kuvveti, bir heyettir ki onunla fiili yapmaya imkân bulur. Allahu Tealanın kudreti kendinden acizliği nefyet mekten ibarettir. "Kâdir" lafzının manası Allah ol zattır ki dilerse yapar, dilemezse yapmaz. Şu söz bütün din sahiblerinin ittifak ettiği şeydir.

اَلْقَدِيرُ Dilediği şekilde dilediğini ziyadesiyle yapan demektir. Bundan dolayı Allahtan başkası bu kelime ile vasıflanmaz. Kulun kudretine kesb denir. Zira kulun gücü yettiği şeylerde kudretinin tesiri yoktur. Belki onu elde etmek ile alakası vardır. Bütün mümkinat Allahü Tealanın kudretine dayandırılmıştır. Kulun gücü ye ten şeyleri kesb olup Allahın tesiriyle meydana gelmişlerdir. Bir işin meydana gelmesinde kulun kesbi Allahın halk etmesi vardır.

Dipnot:www.alikarahaca.net den alıntıdır 


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol